31 Aralık 2011 Cumartesi

ikibinoniki



"ik ibin o niki" cümlesinin Kuzey Japonya'da kullanılan yerel bir dilde,"bereketli bir dönem" anlamına geldiğini bilenlerin olduğunu hiç sanmıyorum.Japon mitolojisinde ağzından ateş saçan yavru bir kaplanın,ateşini üflediği yerde bereketli otların çıktığı rivayet edilir."ibin" köpekgillerin yavrusu (enik) anlamına gelir,"ibin'den gelen bereket" olarak çevrilebilir.yine cümlede geçen "o" kelimesi bizim masallarımızda "evvel zaman" olarak geçen,aslında uzunluğu ve dönemi tam olarak bilinmeyen zaman dilimi için kullanılır.yani anlam olarak çevirdiğimizde "İbin'in bereket getirdiği dönem" bu cümlenin birebir Türkçe çevirisidir.bu nedenle,Japonya'da bu yeni yıl kutlamaları çok daha coşkulu ve anlamlı olacak.


nasıl salladım la öyle:)yok hacım yok öyle bi şey..2012 la işte..2011'den biraz daha iyi geçerse ne ala!barış sevgi,dostluk,sağlık,huzur falan getirmeyecek,gerçekçi olun biraz..yine adettendir ya kutlayalım işte..özellikle 20 milyonu bulacağını tahmin ettiğim 01.01 doğumlu vatandaşlarımızın doğum günleriyle beraber,hepinizin yeni kutlarım..umarım yaşayacağınız en güzel yıl olur.

sevgiler.

hesap ortada



bu cevabı bulan arkadaşı yakalasam alnından öperim!sırf şu soruya verdiği cevabın insanı güldüren etkisi için bile puan verilmeliyken,"0" veren zihniyeti de eleştirmeden geçemeyeceğim!

şimdi bu cevap neye göre doğru,neye göre yanlış..hesap ortada aga!bence 100 üzerinden 100 :))

Camila Vallejo



yaklaşık 2,5 aydır Şili öğrenci hareketlerini yakından takip ediyorum.Arap Baharı denilen ve "Devrim" olduğu iddia edilen şeyin ardından,Şili'de yapılan şeye bir kere daha bakmak gerekli sanıyorum.Mısır ve Libya üzerine yaşadığımız bir tartışmada,arkadaşlarıma anlatmaya çalışmıştım.Ancak toplumun "benimle aynı fikirde değilsen saçmalıyorsun" duyguları tartışmayı ileriye taşımamıza engel olmuştu.zaten bu tür konuları asla ve asla konuşmayacağım artık.sadece yazmaya çalışacağım burada.başkası sinirlerimi yıpratıyor.

Arap dünyasına bir kere daha dönüp bakmalı benim canım,"sabit fikirli,kulaktan dolma" arkadaşlarım..Tahrir Meydanının bir kere daha kana bulanmasına dönüp bakmalı.Libya'da "Kaddafi gitti de,şimdi ne bok yicez?" olarak özetlenebilecek siyasi boşluğa bir kere daha bakılmalı!.Arap dünyası,oldum olası ciddi bir ideolojik hareket bilincinden uzak bir kültür..bu nedenle de devrimden çok isyan oluyor yaşananın adı!

Camillia Vallejo,Şili'deki öğrenci hareketinin lideri..bizimkiler yakında bu kızın güzelliği üzerinden magazinsel bir düelloya girişecekler muhakkak.bu kızın-varsa- sevgilisiyle öpüşürken ki resimleri,-çekilirse- bir türk magazincisi tarafından çekilecektir eminim.onun mücadelesi güzel gözlerinin gümbürtüsüne gidecek ve yazık olacak..öyle hissediyorum,umarım yanılırım!

Neruda'nın çocukları,büyük bir mücadelenin içindeler şu an..ne yaptıklarını,ne istediklerini çok iyi bilerek,planlayarak,inanarak yürüyorlar..şu ana kada 2 bakanı istifa ettirdiler.sınıf ayrımcılığının canına okuyacaklar,istedikleri,düşledikleri yarınlara ulaşacaklar umarım!

Neruda'nın şiirleriyle büyümüş bu çocuklar, "Devrim,Romantiklerin işidir!" diye yürürken yarınlarına,Allende'nin ruhu onlara ışık tutacaktır!

"Binlerce Şililinin bilincine ektiğimiz tohumun köklerinin sökülemeyeceğinden kesinlikle eminim.Ellerinde güç var, bizi ele geçirebilirler, fakat ne suç işleyerek ne de zor kullanarak toplumsal gelişmeleri durdurabilirler. Tarih bizimdir ve onu halk meydana getirecektir."
Salvador Allende

"Burada bulunan tüm arkadaşlara, bu tarihi sürecin önderlerine burada büyük bir çeşitlilik olduğunu göstermek istiyorum. Birçok bayrak, renk, siyasi eğilim, örgüt görünüyor. Bu gerçekten bu hareket için hayati. Ve devrilecek, Pinochet'nin eğitimi devrilecek!

Çeşitlilik ve genişliği vurgulayalım ve bu yolda, birlik içinde yürüyelim. Bu yolda devam edersek, başarı ve zafer Şili halkının olacak. Hepinize kocaman alkışlar, burada bulunduğum için size teşekkür ederim."

Camila Vallejo

26 Aralık 2011 Pazartesi

Büyüksün!



Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım
Temizlik sorun bile olmazdı asla
Daha çok riske girerdim
Seyahat ederdim daha fazla
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim
Görmediğim bir çok yere giderdim
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu
Farkında mısınız bilmem Yaşam budur zaten
Anlar, sadece anlar Siz de anı yaşayın
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum ÖLÜYORUM !

Jorge Luis BORGES

14 Aralık 2011 Çarşamba

Erdal !



"asmayalım da besleyelim mi?" deyip astınız da,biz hala besliyoruz onların ruhunu haberiniz olsun..17sinde,22sinde,25inde darağacına gönderdiklerinizin hatırasının önünde el pençe divan duruşumuz hiç bitmeyecek..vazgeçmeyeceğiz onları hatırlamaktan..hatıralarımızda hergün biraz daha "besleyeceğiz" onları..

"paşa paşa" yapıp darbenizi,göz göre göre beton döktünüz özgürlüklerin üstüne..ne acıdınız,ne vicdan muhasebesine giriştiniz,ne üzüldünüz..sizler şunu sorun dara çekilesi vicdanlarınıza;yaşını büyütüp daragacına gönderdiklerinizle,kaç ananın gözünde "yaş büyüttünüz"!?

6 Aralık 2011 Salı

şiir yazdım



OLMAYANLAR ÜZERİNE

efkarımı mazur gör yüreğim
içimdeki fırtınaları boş ver,senden bahsedelim
hep kötü gelip geçen
ama hep güzel geleceğine inandığımız günlerden
her yağdığında kaçsakta köşe bucak
yağdığında altında koşturup ıslanacağımız yağmurlardan
her söylediğimizde yarım kalsa da
bağıra çağıra söyleyeceğimiz türkülerden
bütün hesapları temize çekip af dileyelim kırdığımız bütün hayallerden
efkarımı affet
her zamanki halim,senden bahsedelim..


bütün gazetelere ilan veresim var
"masumiyetimi kaybettim.hükümsüzdür." diye
çile değil mi lan altı üstü,çekip gidesim var
eyvallah etmeden kimseye
herkesin verip ağzını payını
ağız dolusu sövmeye niyetim var
benimkisi her gün yeniden başlayan benden bana bi yolculuk
soluk ve bulanık resimlerde
eşkalini belirleme girişimleri eski arkadaşların
eski hatıraların eski hayallerin
bugünümüz ey kalbim,neresinden bakarsan bak yokluk,yoksulluk


niye bilmem,babam varken hep bir umudum vardı
biraz ona yaranma,biraz kendimi ona ispatlama çabası
olurdu benden biliyor musun?bi şey olurdu
o varken ne kadar kızsam da ona o yokken şimdi hiç bir şeyin tadı yok
herşeyin ilacı var şu hayatta
bi ölüyü özlemenin yok
umudum gömülü Urfada bir mezarda
gecemin sabahı
dizimde derman
ağzımın tadı yok..

babam da yok!

mamo c.2011-Aralık

25 Kasım 2011 Cuma

an.

bu kadar güzel yazılır mı?yazılıyor..ben yazamam,yazan yazıyor..

yazı aşağıda linki de burda :


Sandığı her açtığımda naftalin kokmasa içi, denizin suları yakmasa gözümü tuzlu tuzlu, Çukurova turunç kokmasa baharları, bahçe kapısından her girdiğimde annem adımı seslenmese, merdivenlerden koşarak inmesem, kana kana su içmesem terli terli, iki tek önümde akmasa boğazımdan dayımın balkonunda, yorulmasam çıkarken mahalle yokuşunu, çocukluk arkadaşlarım büyümese benden habersiz, günün hangi saati olduğunu bilmesem, her konuşmak istediğimizde susmasak… anlayabilirim, belki. Anlatsana.

O gün gelir, biz beklerden, gelip geçer. Yolun ortasında durma. Aklım çıkacak gibi oluyor. Ya yollar kandırır da götürürseler seni. Yürüsen belki yetişirdim, koşuyorsun.

Balkonun kapısını kapa, üşüdüğümde daha çok aklıma geliyorsun. Sen giderken, ağlayasım geliyor. Susturamıyorum. Soramadım ama nasılsın?

4 Kasım 2011 Cuma

defterimin saklı yarısı..



blogger.com'da yaşanan teknik bir sıkıntıdan ötürü sanıyorum eksik yayınlanmıştı yazı..fırsat bu fırsat bi şeyler ekleyip yeniden paylaşalım :)

ilokul 4. sınıfa gittiğim dönem..-yatılı okullarda her şey o kadar tekdüzedir ki- teftiş heyetinin okulda varlığı bir hareketlilik,bir canlılık katmıştı ki,sormayın gitsin.bütün gün sınıfları dolaşıyor,tek tek tek sınıflara giriyordu.döndü dolaştı bizim sınıfa geldi.badem bıyık,top ense bir herif..müfettiş olmasa bi halta benzemez bi herif ama,müfettişlik adama na karizma katmış bi bilsen..başladı bizlerle sohbete..bilindik müfettiş muhabbeti işte:"adın ne?,okulu seviyor musun?, en sevdiğin ders ne?," falan filan..ama istisnasız herkese,herbirimize sorduğu bir soru vardı:"büyüyünce ne olmak istiyorsun".. hiç bir cevabı da yeterli bulmuyor üstelik..misal,bakan olmak istiyorum diyene,başbakan,doktor olmak isteyene profesör doktor olmalısınız falan diyo herif..bu soruya,"sen elleme hafız,adam olalım yeter!" diyebilecek birisi değildik hiç birimiz.ah ne vardı olaydık da,alnının çatına yapıştıraydık cevabı!.aynı soruyu bana sorduğunda,"büyük bir insan olmak istiyorum!" demiştim.tabii büyük insadan kastım,iyi bir insan olmak,sevilmek sayılmak değildi.sadece herif herkese daha büyük hedef koyunca ben de genel,yuvarlak bi cevap vereyim dedim..harbiden benim cevabımın üstüne,yetmez falan diyemedi..

sonraları aklım erdikçe daha da sevdim verdiğim cevabı..evet;insan olmak olmalıydı insanın hedefi;iyi bir insan olmak!

ben iyi bir insan olmak istemiştim sadece..herkes beni sevsin istemiştim.kimseye zararım dokunmasın,kimseye kötülük gelmesim elimden diyerek çabaladığım bir çocukluğum,gençliğim olmuş..hiç kimse,içimizden geçirdiğimizi bilmiyor ya usta,herkes kendine göre haklı oluyor işte..napcan usta..anlamayacağını bildiğin insanlara açıklama yapmaktan daha büyük bir zaman kaybı yok hayatta.sana kızan dostlarının zehrini dökmesini bekleyeceksin sabırla,sonra le havle çekip,devam ediceksin hayata..cevap vermeyeceksin,onların da kalbini kırmayacaksın çünkü..çünkü tek hedefin iyi bir insan olmak..zaten baştan göze almıştın olacağı;göğüs göğüse her çarpışmada ilk senin kalbin kırılacak!

vardır ya defterlerimiz,yazdığımız,karaladığımız..sonra ya pişmanlıktan,ya yazılanlara verdiğin değerden bir bantla,kapattğın..yok saymadığın,ama göresem daha iyi dediğin..bak ordan bir hatıra işte.Beşiktaş'ın barcelonayı 3'lediği gece.nasıl bir heyecan ve nasıl bir mutluluk..ortaokul çağlarım bu kez..öbür gün okulda millete kol gibi geçireceksin lafları,sokakta dimdik yürüyeceksin..her spor gazetesinden bir tane alacaksın,baştan sona okuyacaksın hepsini,tek tek!işte o gece,komşumuzun bir ölüsünün kırkı çıkmamış diye,ağzımı kapatıp kendimi koltuktan koltuğa attım her gol sevincinde!ömrümün en mutlu gecelerinden biriydi o be!ama yapamadım!kendi sevincimi onların acısının önüne koyamadım işte..Sonra başka bir hatıra..Urfa Antalya arası sızılı bir yolculuk..arka koltukta genç bir anne.bebeği kucağında,ve bir türlü uyumuyor bebek.ağlıyor yol boyu.biz gidiyoruz bebek ağlıyor..bebek ağlıyor,anne telaşlanıyor..gece iyice doldu otobüse sonra..bebeğin ağlaması kesildi.annesi güç bela uyuttu bebeği..derken bizim de uyku tesir etti bünyeye..koltuğun yatmasını sağlayan o zamazingoya elimi bi atıyorum,bi geri çekiyorum..zira bebek annenin kucağında ve ne anneyi,ne de bebeği rahatsız etmek istiyorum..hülasa,o koltuk yatmadı usta..bu bünye 600 küsür km yolu kazık gibi dimdik bi koltukla geldi..hakkı geçtiyse helal olsun benden yana.o kadının benden haberi bile yok aslında..ne benden,ne o ve bebeği için yaptığım şeyden.o benim kendi payıma yaptığım bir jestti kendime..biri takdir etse de olur etmese de..o kadın bunun farkında olsa da olur,olmasa da!

bizimkisi de böyle bi hastalık işte..herkes en çok bana kızar;arkadaşlarım,dostlarım,ailem.ama ne onlar değiştirebilirler beni bu saatten sonra ne yediğim kazıklar..kime yazıklar olacaksa hayat belirleyecek artık,yaşanıp görülecek.

ben iyi bir insan olmaya çalışıyorum..ergenliğimden,bu karakteri oturtacak bir yer bulabildiğim günden beri sadece bunu yapmaya çalışıyorum.ve bildiğim-veya kendimi inandırdığım- tek şey vartık:ben acı çekerken daha gerçeğim;daha "ben"im!şairim usta ben,mutluyken üretemem!ömrüm boyunca önüme ne zaman iki yol çıksa,daha acılı olanını seçmem ondan..herşeyin güllük gülistanlık olduğu yollardan yürüyemem!

hayat kavgasında yediğim dayaklardan dökülmüş dişlerim,gülerken çirkinim ben!

31 Ekim 2011 Pazartesi

Anadolu'yum ben!





Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?


Ahmet Arif

14 Temmuz 2011 Perşembe

"Duruşumuz" budur!

ortak aklımız,ortak ruhumuz Çarşı,bizim yerimize,hepimizin adına söylenmesi gerekeni söylemiş..Suçu ispat edilene kadar herkes masumdur ya hani;bu adamlar masumiyetini ispat edene kadar %100 masum değildir artık bizim için..

Beşiktaşlılık duruşu gerçek anlamda devreye girmelidir!bu adamlar Beşiktaş'a yakışır adamlar olduklarını ispat edene kadar,Tek bir Beşiktaşlı destek vermemeli,uğurlarına "yürümemeli",lehlerine slogan atmamalıdır!atmayacaktır!

Büyük Beşiktaş Taraftarı,Beiktaş'ın kişilerden çok daha büyük bir olgu olduğunu ispatlayacaktır.kalbimizle değil,aklımızla hareket ederek,en doğru davranışı yine sergileyecek olan biziz!

Çarşı'nın hepimiz adına hazırladığı manifesto aşağıdadır!dikkatinize sunulur!

12 Temmuz 2011 Salı

Srebrenitsa!

ben bi çocuktum daha..babamın gözlerinin yaşardığını hatırlıyorum dün gibi..bir insanlık kıyımı görmüştü ömrüm."binlerce insan" diyordu televizyon,"vahşice katledildiler!!"..kıyıldı canlarına,insanlığın orta yerinde..insanlık gözünü yummuştu bu kıyıma..

ben bi çocuktum daha..annemin dudaklarının büzüldüğünü hatırlıyorum.ayakları tutmayan Elif Nenemiz vardı,komşumuz.onun evinde izlemiştik katliamın görüntülerini..Elif Nene dua ediyordu ölenlere,kalanlara..ben bi çocuktum..çocuklar yakılmıştı orada!

Srebrenitsa'yı unutmayacagız...Unutmadık!..eger elinden gelen buysa,tek yapabildigi buysa,varolmak adına:KAHROLSUN İNSANLIK!!

25 Haziran 2011 Cumartesi

Kazım Abi..



şarkılarla geçti aramızdan..
söyleyip şarkılarını kalbimizin boşluğuna,
çocukluğumuza,gençliğimizin taze ruhuna melodilerini fısıldayarak..

şarkılarla geçti aramızdan..
Kazım Koyuncu..
güzel insan..


6 yıl oldu üstat..nur içinde yat..

23 Haziran 2011 Perşembe

ruhumun yara izleri..



senin yokluğundan acılar devşirdim sabahlara..yaşamak,kendime biçtiğim intiharın bir sahnesiydi en fazla,yüklemedim başka anlamlar yaşamaya,yükleyemedim!parçalara bölüp kendimi,beni ben yapın istedim yeniden;yeni bir ben!"ilk tamamlayana,tamamladıklarının tamamını veriyorum;koşun!yetişin ruhum sebil!"sefil ömrümü taksitle satıyorum!bilmediğim bir türkü söyleyenin,
şiirimin eksik dizesini tamamlayanın,bütün mutlukluklarımın tapusunu yapıyorum üzerine.yoruldum da vazgeçtim heveslerimden,geç artık..

kaçar giderdim gücüm olsa,yorgundum..
edecek bir çift lafım vardı,
varmadı dilim söylemeye,dargındım..

bir kuş gördüm,gözünde yaş,
bize ağladı;
korktum!
bi düş gördüm.düşümde bir kış..
olsan üşümezdim;
yoktun!..

20 Haziran 2011 Pazartesi

Enes!



zordur kirve..gurbet dediğin çirkin kuşun,kanadı kırılmalı diye iç geçirmelere bağdaş,nefesi donduran Frankfurt soğuğu..sigara tutarak birbirine,her canın sıkıldığında gözün ilk onu arayarak,kalbine yazdığın adının yanına,parantez içinde dost yazdığın adamlardır,gurbeti çekilir kılan..

zordur kirvem,gurbet zor..ne kadar iyi konuşursan konuş,senin olmayan bir dil,ne kadar iyi bilirsen bil,senin olmayan caddeler,yollar neticede..acil durumda aranacak listenin en başındadır dost dediğin adam..öyledir benim de,dost dediğim adam..alın yazımın altı çizili adamıdır,kardeşim..

sabret kirve,şu neşeli fotoğrafta seni sırtlandığım gibi,beraber sırtlanalım diye acılarımızı,korkularımızı,yalnızlığımızı,sık dişini biraz..hayallerimizi ekmeğimize katık etmeye devam ederiz tekrardan kardeşim..durduğumuz yerden devam ederiz yürümeye..dar gelirbize Almanya,biz birlikteyken bize her yer Türkiye!

sabret kirvem..dur hele!

2 Haziran 2011 Perşembe

devran!



avukatı konuşmuş dayının,"niye sorgulandığını bilmiyoruz!" demiş..ben söylerdim de,bende kalsın boş ver sen..

seni alkışlayanlar,sana duacı olanların.."bu ülkeyi komünistlerden temizledi!" diyerek;bu ülkenin bağımsızlığından başka derdi olmayan fidanların,dara çekilmesine yüreği darlanmayanların..o günler hatırlandığında yüreği yanmayanların kaçı çocuğuna Kenan ya da Eylül adını verdi ki..kaçı korkudan başka bir duyguyla baktı sana!?kaç Mahir,kaç Deniz,kaç Yusuf bu ülkeye vurduğun "darbe"yle yaşıt,düşündün mü hiç!


o kadar haksızlık ettin ki,o kadar can yaktın ki dayı sen,"Barış Gücü"müze gitti..

keser döndü,sap döndü;gün geldi,hesap döndü..ver şimdi o hesabı senden cevap bekleyen milyonlara..ama kimsenin defterine yazma bi daha!

27 Nisan 2011 Çarşamba

St Pauli




facebook'ta yaptığım küçük bi paylaşım ve üzerine dönen geyikten sonra,harbiden neden anlatmıyorum St.Pauli'yi..ya da bugüne kadar neden anlatmadım..şudur efendim hikayesi:

St. Pauli; Hamburg’un en yoksul semtlerinden biri olan St Pauli semtinde,Liman işçileri ve semt yoksulları tarafından 1910 yılında kurulmuş sevimli mi sevimli bir "Dünya Klubüdür!".semtin nüfusu sadece ve sadece 30.000,ama dünyada bulunan destekçi sayısı yüzbinleri buluyor.çünkü hümanist düşünceyi,iliklerine kadar sindirmiş olan bu güzel semt,dünyada ki,bütün ırkçılık karşıtlarının sempatisini kazanmış durumda.

renklerinden bile ne kadar farklı,ne kadar sıradışı olduklarını anlayabilirz aslında.bunca yıldır futbol takip ederim,St Pauli dışında resmi renkleri "Kahverengi-Beyaz" olan başka bi klüp ne gördüm,ne işittim.2007 yılına kadar stadlarına elektronik tabela sokmamışlardır.o tarihe kadar elle değiştirilen manuel skor tabelaları kullanmayı sürdürmüşlerdir.


Almanya’nın hemen her kulübünde Neo Nazi kökenli taraftarlara rastlanırken, dazlaklar St Pauli’nin kapısından bile geçemez.sıkar biraz... Neredeyse kulübün sempatizanlarının tamamı sol görüşlü. Bu üst kimlik, tribünlerde, ailesiyle gelen işçisini, anti faşistleri, evsizleri ve sokakta yatanları da birleştiriyor ve 90 dakikalığına birlikte her şeye isyan ediyorlar.

St Pauli taraftarının bu kemikleşmiş kimliği 80’li yılların sonunda yaşanan bir olayla iyice pekişti. Takımın kalecisi Volker Ippig, bu tarihte insani yardım amacıyla iç savaşın hüküm sürdüğü Nikaragua’ya gider. 1 yıl sonra dönünce taraftarın gözünde efsane olan kaleci Volker Ippig, takıma da anarşist havayı dağıtır.

1980’lerin başına kadar ortalama 1600 seyirciye maç oynayan takım, şöhretini arttırınca her maç 22 bin 500 kişilik Millerntor Stadı’nı doldurmaya başlamış. Hatta taraftarları, 2001-2002 sezonu öncesi satışa çıkarılan 10 bin kombine bileti 27 dakikada bitirecek kadar kulübe bağlı olduğunu kanıtlamış. Tribünlerindeki, Che Guevara, Marx ve Kuru Kafa (Korsanlarin simgesi) posterlerinin yanı sıra metal müzik guplarından AC/DC’nin şarkısı eşliğinde sahaya çıkan St Pauli futbolcuları, Türkiyelileri hedef alan Solingen Katliamı’nın ardından da Türkçe yazılmış, “Faşistleri Defedin, biz hepimiz kardeşiz!” pankartı taşımışlardı. 1997 yılında Liman hastanesinin kapatılmasına karşı, liman hastanesi çalışnaları ve semt halkı ile birlikte eylemler yapan ST Pauli Spor Külübü Futbol takımı Hükümet hastanenin kapatılmasını durdurmazsa „Hükümeti Kaleye Koyup Penaltı Atacağız“ diye pankart taşımları ilede dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi.

Almanya’nın en büyük liman kenti Hamburg, denizcilerin ilk uğrak yeridir. Ayrıca zengin Hamburg’dan kopan ve tarih boyunca dışlanan, fakirlik ve geri kalmışlığın da etkisiyle tüm marjinal gruplara kucak açan ve Almanya’da en çok punkçıya rastlanan yerlerden biri de yine St Pauli‘dir.

Saint Pauli Cumhuriyeti (!) Dünya Kupası’na da Katıldı

Kahverengi-beyaz gibi kolay kolay seçilmeyecek bir forma rengine sahip olan St Pauli kulübü, kendini aynı zamanda bir milli takım olarakta görüyor! FIFA üyesi olmayan ülkelerin katıldığı 2006 FIFI Dünya Kupası’na da St Pauli Milli Takımı adıyla ev sahipliği yaptılar. Kupaya, KKTC, Zanzibar, Tibet, Cebelitarık ve Grönland gibi ülkeler katıldı. KKTC’nin şampiyonluğuyla sonuçlanan turnuvada, St Pauli taraftarı yine farkını göstermiş ve Tibet’i 7-0 yendikleri maçta, zayıf rakiplerine daha fazla gol atmamaları için takımlarını uyarmıştı.

St Pauli kulübünün başkanı Corny Littmann Tunus asıllıdır. Littmann, 2003 yılı başında krizin kulübün her noktasında hissedildiği dönemde göreve talip olma yürekliliğini gösterdi. Aynı zamanda bir tiyatro yöneticisi olan başkan, koltuğa oturur oturmaz kulübü içine düştüğü bataktan kurtarmak için kollarını sıvadı.

Takım 3. Lig’de kümede kalma mücadelesi verirken, Almanya çapında “St Pauli’yi kurtaralım” yardım kampanyası başlattı. Bu kampanya kapsamında 140 binden fazla tişört satılırken, 900 bin avro gelir elde edildi. Kulübe ait Hamburg’daki Gençlik Merkezi’nin satışından da 720 bin avro geldi. Aynı zamanda “St Pauli için içelim” bağış kampanyası da, hem kulübe kaynak hem de taraftara neşe getirdi. Sonunda St Pauli takımı daha alt liglere düşmekten kurtuldu.

Ayrıca, 2005-2006 sezonu Almanya Kupası’nda yarı final oynayan takım, Burghausen, Bochum, Herta Berlin ve Werder Bremen’i eleyerek Bayern Münih’e rakip oldu. Ancak dev rakibine 3-0 yenilerek elenmesine karşın o sezon 1 milyon avroya yakın gelir elde etti.

BJK ve FB’de 2 St Pauli’li Var
St Pauli’de Almanya’nın diğer kulüplerinde olduğu gibi çok sayıda Türkiyeli futbolcu da forma giydi. FB’li Deniz Barış ve BJK’li Uğur İnceman, bu kulübün havasını soluyanların başında geliyor. Hatta Deniz, bu takım 2. Lig’de oynarken attığı golle 1. Lig’e çıkmasını sağlayan futbolcu olmuş. Hayli ve fakâr bir camia olan St Pauli de Deniz Barış eşini kaybettiğinde kendisini unutmadı ve o hafta oynadığı maça siyah pozu bantla çıkıp saygı duruşunda bulundu. Şu anda da takımın kadrosunda Serhat Yapıcı ve Deniz Naki iki Türkiye kökenli futbolcu yer alıyor.

Daum’a Destek Verdiler
St Pauli’liler, Christoph Daum’un kokain kullandığı ortaya çıkınca yaşadığı zor günlerde kendisinin yanında olmuştu. O dönem özellikle Bayern Münih Menajeri Uli Höness, Daum’u sert biçimde eleştirirken, St Pauli’li taraftarlardan bazıları, ironi olarak “Ben de Daum’la beraber kokain içtim. Malı da Höness’ten aldık” şeklinde bir imza kampanyası başlatmıştı.


İşte Fc St. Pauli’yi rakiplerinden farklı kılan da, onun anti-faşist yapısı ve olaylara farklı bakışı.

seviyoruz ve can-ı gönülden destekliyoruz kendilerini!



forza St Pauli,Forza antiFA!!



kaynak:hamburghaber.com

26 Nisan 2011 Salı

Potsdamer Platz

zaman herşeyin ilacı mı bilmem de usta,zaman her şeyi değiştirebilcek kadar güçlü..ışık yanar yanmaz karanlık hiç olmamış gibi oluverir ya bir anda;modern binalar yükseliverir modern çağın orta yerinde;daha öncekiler hiç yıkılmamış gibi..

Potsdamer Platz/Berlin-1945



Potsdamer Platz/Berlin-2011

17 Nisan 2011 Pazar

sana söz!



ayak izini sayıklarım uyur-uyanıklıklarımda.canımı düşüme takarım,gelirim de..kime??vardığım hiç bir yerde olmayacaksın sen!gölgem kadar yakın olacaksın bir ömür.vicdanım kadar içimde,verdiğim söz kadar aklımda..da niye?ben geldikçe kaçacaksın sen..

güftesi bestesinden habersiz bir şarkıyız biz..kim söylerse söylesin,duygulanmayacaksın sen..

"bir gün yayinlarsam acilarimi,onu ithaf eder karanlık gözlerine,sana yazdiririm önsözünü ey kadin..sana söz!"

1 Mart 2011 Salı

Y A S A K !

yasak..
blog okumak YASAK..
blog yazmak YASAK..
video izlemek YASAK..
müzik dinlemek YASAK..
paylaşmak YASAK..

sırada ne var..

#blogumadokunma



evet değerli arkadaşlar..blogger'a,yani bloglarımıza erişim YASAK..

5 Şubat 2011 Cumartesi

HINCını ALdın mı?



adı koyulurken aslında,kader çalışmaya başlamış karakterine işlemeye adının anlamını.bugüne kadar her gündeme geldiğinde kendinden biraz daha nefret ettirecek bir sebeple gündemdeydi..bugünlerde yine öyle..

twitter'a öyle şeyler yazdılar ki insanlar-ya da ben dün öğleden sonra görebildim yazılanları- hayırdır,noluyo dedim.sonra baktım,okudum yazdığını.yazanın hıncal uluç olması nedeniyle yazının yazılış şekli garip gelmedi bana.onun tarzı bu.ister sevin ister sevmeyin..

umarım House sevenler bana kızmazlar ama,ben hıncal uluçu çokça benzetirim House'a.üstelik bütün bölümlerini bilgisayarda toplayıp,son iki hafta 3 sezon izleyince,üstüne hıncalı bir daha karşılaştırınca,kesinlikle daha emin oldum.her ikisinin de beslendikleri nokta,insanların onlara olan kızgınlığı..psikolojide bunun karşılığı ne bilmiyorum ama;günlük hayatta,kendilerini mutlu hissedebilmek için karşısındakine düşüncesizce sallayan insanlara "hödük" diyoruz biz!!ortak noktaları ikisininde hödük olması..yapacak bi şey yok..

gelelim yazılan yazının içeriğine.gecen günlerde hayatını kaybeden Defne Joy Foster için yazmış.."su testisi su yolunda kırıldı" da demiş,"evli bir kadının,bir annenin bekar erkeğin evinde ne işi var" da demiş..bugün hıncal uluça gitsen ve niye bunu yaptın desen,aslında hepimizin bunu bildiğini,içten içe kabul ettiğini,ama söyleyecek kadar cesur olmadığımızı söyleyecektir..hep böyle yapmıştır o..ve evet haklıdır!hepimiz farkındayız olanların.aynı zamanda yazıda,"kerata" diye bahsettiği,evli bir kadını evine götüren,yeğeni gibi olduğunu söylediği adam hakkında da çok şeyin farkındayız..olayın kadın tarafına "kahpe" damgası vurup,"şerefsiz" damgası vuramadığın kişiye "kerata" dediğinin de farkındayız!o kadının evli olduğunun,çocuğu olduğunun,yaptığı şeyin belki yanlış olabileceğinin farkındayız!ama yeterince cesur olmadığımız için değil,belki de "yeterince insan olduğumuz için!" artık bu tür şeyler söylemenin bi faydası olmadığının farkında olduğumuz için susuyoruzdur..geride kalan bir adamın;karısını kaybetmenin acısı yetmişken,bir de başka şeylerle canını sıkmak bize ne fayda sağlar ki..biz annemizle babamızın gece yatak odasında ne yaptığını da biliriz,ama bunu açık açık dile getirmiyorsak,korkak mıyızdır!?bu adam sevdiği kadını,çocuğunun annesini kaybetti..onun canını daha fazla niye yakmak isteyelim ki...

hıncal uluç evli değil..çocuğu yok..ve bana kalırsa bu adam hayatta hiç bir kadına aşkla bağlanmamış..onu yeryüzünü en temiz,en günahsız,en muhteşe varlığı olduğunu kabul etmemiş..etseydi söyleyemezdi bunları!kendini rahatlatmak için,cümle aleme "bakın ne kadar cesurum!" gösterisi yapmak için,başka bir adamın beslediği aşka leke sürmeye kalkmazdı..

belki de adının hakkını veriyordur ne dersiniz..hiç mutlu bi adam olamadığı için,hiç bir kadın onu mutlu etmediği için,geri kalan bütün kadınlardan ve bir kadının aşkıyla mutlu olan bütün erkeklerden HINCını ALıyordur..

4 Şubat 2011 Cuma

214



2006'da 114 numara olarak düşerdi kaydı,bugün 214.adın önemi yok zaten.numaraların yok..bizim hayatımızın çok önemli bi dönemine evsahipliği yapmıştı,gerisi hikaye.

ben bildim bileli Önbüro'ya ait bu lojman odası hep kişiler arasında el değiştirdi ama,hiç başka bir departmanın olmadı.hep Önbüro'dan birileri kaldı bu odada.kral muhabbetler edildi,en gizli aşk yaraları gösterildi.ayan beyan ortadaydı bütün acılar,bütün kızgınlıklar,bütün mutluluklar..hani uzansan elle tutabilirdin,soyut sayılan bütün duyguları.kaydı gitti ellerimizden anılarımız şimdi,sele karıştı..

içi boşaltılıp,kapısı çekilmiş bir hikayeden geriye ne kaldı şimdi?bir ünlem işareti bir nokta işte..bütün hikaye!.

11 Ocak 2011 Salı

inanmam!




inanmak istemediklerin olur bazen!yazmak istemediklerin!!ama yazmak lazim iste,elden ne gelir..ugrasimiz yazmak,silahimiz cümle,mekanimiz bu blog iste..bu bloga yazilmis her yazinin en derinden hislerle yazildigini yazmamislar bilemez..en güldügümü,en sasirdigimi,en üzüldügümü yaziyormus gibi yazarim..öyle gelir!ben nasil hissediyorsam öyledir zaten.ne hissediyorsam oyumdur,öyleyimdir!

arkadasim bu haberi bana verdiginde vücudumun bütün tüylerinin dikildigini hissettim!inanmam dedim!!hayatta kesin olan tek seye sasirmak ancak insan gibi budala bir irka yakisir zaten!!herseye inandin;dogdugun yerden 4000 km ötede yasayacagina,dünya güzeli bir kizin seni sevecegine,en kral adamlarla arkadaslik edecegine inandin..hepsi birer piyangoydu aslinda..tuttu onlar sasirmadin,hepsine inandin..ama ölüme inanamiyorsun ha!!inananamiyorsun ha budala!!

Kivircik Ali..güzel adam..nobel türkü evinde,caldigi bir türküye kadeh kaldirdigimizda:"la kardes canim ne cekti,hele iki türkü siz okuyun da,oturup iki firtta ben icem!" diyen o adam,hayatini kaybetti abi..hayatini kaybetmek demek hep daha kolayima geliyo ama,benim bu kayiba canimi sikmam gerek!öldü abi!!Kivircik Ali öldü!

mekani cennet;basimiz sagolsun!

10 Ocak 2011 Pazartesi

tosun pasa:)

youtube araciligiyla yüzyilin kiyagini yapiyorum efendim..tosun pasa 9 bölüm halinde tamami karsinizda..buyrun izleyelim beraber..Türk Sinemasi'nin yüz aki bu filmde emegi olanlari saygiyla yad edelim bi kere daha..

bu arada hakiki tosun pasa benim!!
:)

























3 Ocak 2011 Pazartesi

muhabbete bak ya:)

2 foto paylascam..birincisi cok uzun zamandir donup duruyo da,bu ikinciyi daha demin gordum vallaha..2.sindeki soruya yaklasim tarzi bi nevi herifin hayata yaklasimina dair ipuclari tasidigindan farkli basliklar altinda degerlendirilmelidir de,resimin uzerinde,resimi ekleyen tarafindan dusulmus bi not var:"soruya bak lan tabi ki KANKAM!" yazmis herif..bakin ben oyle ak sakalli dede,cami onu amcasi falan degilim ama,hayat tecrubelerimden ogrendigim sudur ki,ben bu soruya zank diye o cevabi verecek olan adamin alnini karislarim!hakkaten kankalik bi durumum varsa da,oracikta butun muhabbeti bitiririm..bu nassi yalan a.q.!

uzatmayalim.fotolara geciyorum efenim..(ikinciye dikkat ikinciye!:) )
foto 1:


foto 2:

sergen!



resimdeki adami cok severim!oglum olursa adini sergen koyarim diyecek kadar seviyorum..futbolcular da boyledir iste.aralarinda bazilarini her zaman daha cok seversin.messi'nin,xavi'nin,puyol'un,beckham'in oldugu dunyada,benim kalbim 40ina merdiven dayamis Del Piero'yu bir de bu resimdeki adami ayri tutar iste..

Turk futbol tarihinin gelmis gecmis en buyuk ayagidir sergen bana gore.yorumculugu da malum.onun yorumculuk yaptigi programda hayatimdaki en onemli 2 kadinin isteklerini bile duymazdan gelirim.dizi mizi seyredilmez o gun o evde..agzina geleni soyleyecek kadar rahat,ne diyecegi belli olmayacak kadar patavatsiz,kendiyle ilgili en agir espiriyi yapabilecek kadar sevimlidir..

ama artik durumda beni bile rahatsiz eden bir seyler var!!sergen'in saga sola desteksiz sallamalari..ileri geri konusmada onune gelen tokadi basmasi artik bende de "kardes bi sakin ol!" sendromu olusturdu..

herkese salliyor!besiktas baskanina salliyor mesela..herkes salladigi donemde de salladi sergen,ama onun ki cok baska anlamlar tasiyordu.isverenine..Turk agziyla,en net sekilde,ekmegini yedigi yere salliyordu sergen!madem bu kadar rahatsiz eden bir durum var ne isin var kardesim orda derdik!acik olmaliyim,bulent uygun olacak gicik torbasi edeydi o laflari yillarin hincini alirdim tek kalemde..duymazdan geldik sergeni..hocalara salladi!mustafa denizli icin soyledikleri aslinda benim icime "kardes bi sakin ol!"un ilk tohumlarini atan hadisedir..a2 takimini calistirdigi Besiktas'in,profesyonel takiminin basindaki adami o sekilde elestirmek de ne demek!kisa zaman sonra,"aykut hoca daumun yerine mi oynuyor!?" demisti pat diye..peki sergen mustafa denizlinin koltuguna mi agiz sulandiyordu mustafa denizliyi o kadar elestirdiginde..

batuhan'in barlara dustugu zamani hatirlayin..sergen yine elestiriyordu..ben senin de gencligini biliyorum diyenler cikti..hakliydilar!ama biz abi sergen iste yahu deyip gectik.gecmemeliydik tabi ki!biz senin de gencliginde sana soylenen hic bir seye kulak asmadigini,kafana gore takildigini,okuyorduk,dinliyorduk!
"abi mac oynanirken bi 20 dakka gorunmezdim mesela.bilirdim,o 20 dakka baska bi yerdeyim..her yerdeyim ama,o sahada degilim!"
dedi sergen,koyverdik kahkayi,delikanli adam iste dedik..sonra alex'e salladi.eli belinde mac izliyor diye..sineye cektik!

schuster,guti,quaresma,tabata...siradan gecirdi sergen,geciriyor!guti'nin bilerek kirmizi yediginden,noel icin tatil planinin parcasi oldugundan bahsetti.oyledir belki ne bileyim!ama sonra bi baktik sergen,arif erdemle bir programa katilmis anisini anlatiyor.bi sonraki deplasmana gitmeyip ara tatile erken girmek icin arife nasil cift daldigini anlatiyor!ulan!!!!ulan noluyor??e daha dun gutiye....neyse,bunuda cekelim sineye..quaresma ne yapmis diye soruyor misal..mac mi aldirdi,oyun mu cevirdi diyor..quaresma icin soyluyor..tekrar ediyorum,quaresma icin!..neyse,kendi sahsi yorumudur dedik,aldik alttan,bakmadik oteye beriye..schuster'e oyle seyler soyledi ki artik "kardes bi sakin ol!" demeye basladim ben de!antrenorlerle ilgili antrenmanda duba dizen adamdir demisti,ama antronurluk lisansi bile yoktu sergenin..simdi ki iddiasi,herhangi bi altyapi hocasinin bile Besiktasi schuster kadar yonetebilecegi..yahu birak "herhangi" bi altyapiyi.bizzat sen Besiktas altyapisinin hocasisin.sen yapabilir misin sergen???yapamazsin!!cunku antrenorluk lisansin halen yok!!

ben seni sevmeye devam edicem,cocukluktan kalan bir hatirasin,bendeki etkini kaybettirecek hic bi sey yok bende...de...iste o "de" biraz acikli iste..

yapma sergen!birak sevelim seni!diyosun ya "bana futbolu birak diyen yonetici,sen ne zaman Besiktasli oldun!?“ diye..tabatanin aldigi paraya,querasmanin kazandigi milyon euroya laf ettin ya,peki sen degil miydin Besiktasi para ugruna birakip giden gecmiste!sen ne icin oynuyodun futbolu,baklavasina mi?..herkes kazaniyor bu meretten parayi..onlar da kazanacaklar,onlar da yiyecekler..Vedat Okyar'a mac icinde kart gosterecek olan hakem sormustur rahmetliye "vurdun mu?” diye,"vurdum!" demistir o da..niye soyledin diyenlere de,her takimin taraftarini kendine hayran biraktiracak su lafi etmistir:"ne yani,ustumde mubarek Besiktas formasiyla yalan mi soyleyecektim!"bu adam parayi alip oynamayani elestirir kabul ederim de...yapma sergen.etme!

futbolculuk kariyerinden cok sey bekledik hayranlarin olarak olmadi.birak bari hocaligindan medet umalim!Besiktaslilar Necip icin minnettar sana,baska Necipler kazandir bu topraklara..gurur duyalim,sevdigimiz adamla ovunelim!seni sevmemize izin ver sergen!birak seni sevelim..sevebilmeye devam edebilelim!

2 Ocak 2011 Pazar

koleksiyoncu!



koleksiyon yapmak..biriktirmek..toplamak..bir araya getirmek..

en meshuru pul biriktirmektir.kiz tavlama geyiklerinde cokca bahsi edilen bir espiridir "gel eve gidip sana pul koleksiyonumu gostereyim!"..siz biriktirir misiniz bir seyler..her biri turlu hikaye barindiran seyleri saklar misiniz..benim misal,bilet saklamak gibi bir huyum vardir..nisanlimla gittigimiz bir sinema filminin,lise arkadasimla gittigimiz bir macin,bir muzenin biletlerini saklarim..tam bir koleksiyon degildir ama o..cunku ben o biletleri bir yerde biriktirmem.hayatta atmam,getirrim eve ve birakirim bi yere.bir gun bir yerde karsilasirsam da o hatirayla,o gunu yeniden anarim iste..

bir diger koleksiyonum da,barlardan aldigim bardak-sise altliklaridir.ama bu da,bilet hadisesine benzer biraz..cok duzenli bir depolama yontemim yok bu is icin de maalesef..

ama asil hastaligim,asil koleksiyon merakim baskadir benim..kimi insan,gittigi bir yeri guzel yemekleri icin sever..gittigi yerde yeni lezzetler arar..kimisinin amaci tarihi bir yerler gormektir..kimi iyi bir manzaraya tav olu falan..ben,gittigim yerde insan tanimak isterim usta!koleksiyonculuktan sayilirsa eger,evet ben insan biriktiririm..ve bu kez,digerlerinin aksine,cok daha ozenle saklar,not alir,yazarim..aslinda bazen blogda yazip yazmamak adina kararsiz kaliyorum.hani ister mi ki hakkinda yazilmasini diye..belki izin alabileceklerimden baslayarak yazarim ileride.sorun su ki,bi cogunu bi daha bulmam,gormem cok zor.cunku yol ustunde muz satan 19 yasinda ki Bahadir'di bi tanesi..digeri Lefkosa'da Maras Kahvesi'nin onunde oturan Yaser amcaydi.biri bana ta o gunden izin vermisti yazmam,anlatmam icin aslinda.29 sene bir kadinin yolunu beklemis olan Mehmet Abi.o hikaye de oyle bi hikayeki kalemime guvenemiyorum bi turlu yazmak icin..denerim bi ara,,cunku gercekten anlatilmaya deger hikayeler biriktirdim diye dusunuyorum heybemde.anlatilmali,paylasilmali dedigim hikayeler..

sizlerden de gelirse boyle insan hikayeleri,sevinirim..burda paylasilabilir olmasi gerekmez..sadece kendi koleksiyonum icin istiyorum.yuz yuze konusmanin,gozlerinin icinden hikayeyi secip cikarabilmenin yerini tutmaz muhakkak.olsun,varsa boyle insan hikayeleri,gercekten duymak isterim.cikaracagimiz dersler de olabilir,hikayesine ilistirebilecegimiz bir tebessumumuzde..bekliyorum ha,unutmayin:)

iyi pazarlar hepinize..

kizdin mi?




bi arkadas ortamina fazla kapilmanin garip neticeleri olabiliyor bazen..o ortamda yaptigin bir espiri bir anda butun herkesi kahkaya bogabiliyor.bunun sebebi de o espirinin bir hikayesinin olmasi,bir gecmisi hatirlatmasi aslinda.bazen dilinize pelesenk olan o espirilerden birini baska bir yerde yapmak,tam anlamiyla bi felakete donusebiliyor sizin acinizdan.surec soyle isliyor:muhabbetin orta yerinde o espiriyi yapiyorsunuz ve insanlar noluyo lan diye bi durup size bakiyo..rezillik bununla kalsa iyi,siz bi de o espirinin arka planini anlatmaya calisiyorsunuz..olayi aydinlatmaya yardimci olur sandiginiz o laf kalabaligi sizi daha berbat bir duruma sokuyo..anlatmaktan vazgecmek sizi kurtarir saniyorsunuz.neyse neyse bosverin diyosunuz ve en berbat an geliyor.insanlar birbirlerine bakiyor ya,siz zemin etudu yapmaya basliyosunuz,yarilmis bi yer var mi girsem diye..

simdi bunu niye anlattim:basima geldi de ondan..ayrildigim oteldeki arkadaslarimla,servisci Huseyin Abi kaynakli,"kizdin mi?" diye bi espirimiz vardi bizim.simdi size komik gelmeyecek dogal olarak ama,mevzu sudur:birine bi soru sorarsiniz,cevap verir ve siz de kizdin mi diye sorarsiniz...budur!aslinda bu degildir tabi de,sizin icin budur..serviste bu espiriyi 2,3 kere duyan insanlarin,bu espirinin yappilmasini bekler olduklarini gormustum.cunku anlatilinca o kadar bi boka benzemeyen,o kadar bu ne lan diyebileceginiz bir durumdur amma velakin karsilastiginiz zaman da o kadar enteresan gelen bi seydir..ben de gecen ayni gun icerisinde iki sefer bu espiriyi yapinca ve arkadaslar da,manyak misin oglum sen niye kizalim diyince....ilk paragrafta anlattigim o salak durumu yasadim..cok koydu,yazmak istedim..

-abi aya ilk kim gitmisti ya,adi neydi onun?
-neil armstrong..
-hee dogru ya lan..
-kizdin mi?
-ne kizcam,cehennemin dibine kadar yolu var!!


"kizdin mi?"yi o kadar dogru yerde kullanmalisiniz ki espiri olabilsin..oyle soyleyip gececeginiz bi sey degil o.sadece onunla da kalmaz,"kizdin mi?"yi kullanan adama,arkasindan cevap verebileceksiniz ki,ve bu cevapta iyi bir espiri barindiracak ki,mort olmayasiniz..

-besiktas kimle oynuyo la bu hafta?
-kayseriyle.deplasmanda....kizdin mi?
-ust olursa kizmam!


"kizdin mi?"ya cevap verememek veya kotu bir espiriyle cevap vermek,muhabbette paspas olmak anlamina gelir.iyi bi cevapsa sizi sohbetin gundem maddesi yapabilir..o kadar da ciddiyetle uzerinde durulasi bi konudur,belirtmem lazim..

-serik'in nufusu ne kadar ki ya?
-56 bin mi ne...kizdin mi?
-hangi birine kiziim a.q.!56 bin tane insan!


sevgili okuyucu yeni yil yeni yil sacma bi muhabbetle vaktini caldim kusuruma kalma..cok koydu,paylasmak istedim sadece...kizdin mi?