25 Kasım 2011 Cuma

an.

bu kadar güzel yazılır mı?yazılıyor..ben yazamam,yazan yazıyor..

yazı aşağıda linki de burda :


Sandığı her açtığımda naftalin kokmasa içi, denizin suları yakmasa gözümü tuzlu tuzlu, Çukurova turunç kokmasa baharları, bahçe kapısından her girdiğimde annem adımı seslenmese, merdivenlerden koşarak inmesem, kana kana su içmesem terli terli, iki tek önümde akmasa boğazımdan dayımın balkonunda, yorulmasam çıkarken mahalle yokuşunu, çocukluk arkadaşlarım büyümese benden habersiz, günün hangi saati olduğunu bilmesem, her konuşmak istediğimizde susmasak… anlayabilirim, belki. Anlatsana.

O gün gelir, biz beklerden, gelip geçer. Yolun ortasında durma. Aklım çıkacak gibi oluyor. Ya yollar kandırır da götürürseler seni. Yürüsen belki yetişirdim, koşuyorsun.

Balkonun kapısını kapa, üşüdüğümde daha çok aklıma geliyorsun. Sen giderken, ağlayasım geliyor. Susturamıyorum. Soramadım ama nasılsın?

4 Kasım 2011 Cuma

defterimin saklı yarısı..



blogger.com'da yaşanan teknik bir sıkıntıdan ötürü sanıyorum eksik yayınlanmıştı yazı..fırsat bu fırsat bi şeyler ekleyip yeniden paylaşalım :)

ilokul 4. sınıfa gittiğim dönem..-yatılı okullarda her şey o kadar tekdüzedir ki- teftiş heyetinin okulda varlığı bir hareketlilik,bir canlılık katmıştı ki,sormayın gitsin.bütün gün sınıfları dolaşıyor,tek tek tek sınıflara giriyordu.döndü dolaştı bizim sınıfa geldi.badem bıyık,top ense bir herif..müfettiş olmasa bi halta benzemez bi herif ama,müfettişlik adama na karizma katmış bi bilsen..başladı bizlerle sohbete..bilindik müfettiş muhabbeti işte:"adın ne?,okulu seviyor musun?, en sevdiğin ders ne?," falan filan..ama istisnasız herkese,herbirimize sorduğu bir soru vardı:"büyüyünce ne olmak istiyorsun".. hiç bir cevabı da yeterli bulmuyor üstelik..misal,bakan olmak istiyorum diyene,başbakan,doktor olmak isteyene profesör doktor olmalısınız falan diyo herif..bu soruya,"sen elleme hafız,adam olalım yeter!" diyebilecek birisi değildik hiç birimiz.ah ne vardı olaydık da,alnının çatına yapıştıraydık cevabı!.aynı soruyu bana sorduğunda,"büyük bir insan olmak istiyorum!" demiştim.tabii büyük insadan kastım,iyi bir insan olmak,sevilmek sayılmak değildi.sadece herif herkese daha büyük hedef koyunca ben de genel,yuvarlak bi cevap vereyim dedim..harbiden benim cevabımın üstüne,yetmez falan diyemedi..

sonraları aklım erdikçe daha da sevdim verdiğim cevabı..evet;insan olmak olmalıydı insanın hedefi;iyi bir insan olmak!

ben iyi bir insan olmak istemiştim sadece..herkes beni sevsin istemiştim.kimseye zararım dokunmasın,kimseye kötülük gelmesim elimden diyerek çabaladığım bir çocukluğum,gençliğim olmuş..hiç kimse,içimizden geçirdiğimizi bilmiyor ya usta,herkes kendine göre haklı oluyor işte..napcan usta..anlamayacağını bildiğin insanlara açıklama yapmaktan daha büyük bir zaman kaybı yok hayatta.sana kızan dostlarının zehrini dökmesini bekleyeceksin sabırla,sonra le havle çekip,devam ediceksin hayata..cevap vermeyeceksin,onların da kalbini kırmayacaksın çünkü..çünkü tek hedefin iyi bir insan olmak..zaten baştan göze almıştın olacağı;göğüs göğüse her çarpışmada ilk senin kalbin kırılacak!

vardır ya defterlerimiz,yazdığımız,karaladığımız..sonra ya pişmanlıktan,ya yazılanlara verdiğin değerden bir bantla,kapattğın..yok saymadığın,ama göresem daha iyi dediğin..bak ordan bir hatıra işte.Beşiktaş'ın barcelonayı 3'lediği gece.nasıl bir heyecan ve nasıl bir mutluluk..ortaokul çağlarım bu kez..öbür gün okulda millete kol gibi geçireceksin lafları,sokakta dimdik yürüyeceksin..her spor gazetesinden bir tane alacaksın,baştan sona okuyacaksın hepsini,tek tek!işte o gece,komşumuzun bir ölüsünün kırkı çıkmamış diye,ağzımı kapatıp kendimi koltuktan koltuğa attım her gol sevincinde!ömrümün en mutlu gecelerinden biriydi o be!ama yapamadım!kendi sevincimi onların acısının önüne koyamadım işte..Sonra başka bir hatıra..Urfa Antalya arası sızılı bir yolculuk..arka koltukta genç bir anne.bebeği kucağında,ve bir türlü uyumuyor bebek.ağlıyor yol boyu.biz gidiyoruz bebek ağlıyor..bebek ağlıyor,anne telaşlanıyor..gece iyice doldu otobüse sonra..bebeğin ağlaması kesildi.annesi güç bela uyuttu bebeği..derken bizim de uyku tesir etti bünyeye..koltuğun yatmasını sağlayan o zamazingoya elimi bi atıyorum,bi geri çekiyorum..zira bebek annenin kucağında ve ne anneyi,ne de bebeği rahatsız etmek istiyorum..hülasa,o koltuk yatmadı usta..bu bünye 600 küsür km yolu kazık gibi dimdik bi koltukla geldi..hakkı geçtiyse helal olsun benden yana.o kadının benden haberi bile yok aslında..ne benden,ne o ve bebeği için yaptığım şeyden.o benim kendi payıma yaptığım bir jestti kendime..biri takdir etse de olur etmese de..o kadın bunun farkında olsa da olur,olmasa da!

bizimkisi de böyle bi hastalık işte..herkes en çok bana kızar;arkadaşlarım,dostlarım,ailem.ama ne onlar değiştirebilirler beni bu saatten sonra ne yediğim kazıklar..kime yazıklar olacaksa hayat belirleyecek artık,yaşanıp görülecek.

ben iyi bir insan olmaya çalışıyorum..ergenliğimden,bu karakteri oturtacak bir yer bulabildiğim günden beri sadece bunu yapmaya çalışıyorum.ve bildiğim-veya kendimi inandırdığım- tek şey vartık:ben acı çekerken daha gerçeğim;daha "ben"im!şairim usta ben,mutluyken üretemem!ömrüm boyunca önüme ne zaman iki yol çıksa,daha acılı olanını seçmem ondan..herşeyin güllük gülistanlık olduğu yollardan yürüyemem!

hayat kavgasında yediğim dayaklardan dökülmüş dişlerim,gülerken çirkinim ben!