15 Mart 2010 Pazartesi

seninkisi bir aşk hikayesi!


Konstantin Simonov diye bir usta..ömrünü bir aşkla doldurmak deyiminin altını dolduran adam..onun hikayesini kopyalayıp yapıştırıcam bir yerlerden..okuyun ne olur..mümkünse işi,gücü bırakıp,ışıkları söndürüp okuyun..

Dünyanın belki de en bilinen savaş şiiri olan "Bekle Beni" nin yazarı Konstantin Simonov,bu şiiri aşık olduğu Valentine Serova için cephede,ateş altındayken yazdı.
Dünyanın belki de en tanınmış,en bilinen savaş şiiri olan Bekle Beni’nin yazarı Konstantin Mikhailovich Simonov,Kasım 1915’te Saint Petersburg’da doğdu.
Babası askeri akademide bir öğretmendi.Annesi ise kökü Çar ailesi prenslerine kadar varan ünlü bir ailedendi.Simonov makine teknikerliği alanında eğitim gördü.Ailesinin 1930’larda Moskova’ya yerleşmesinden sonra Simonov da bir fabrikada mühendis olarak çalışma hayatına başladı.
Aynı dönemde ilk şiirlerini de yazmaya koyuldu.Gorki Edebiyat Enstitüsü’nü bitirdi ama mühendis mi yoksa edebiyatçı mı olacağına henüz karar verememişti.Moskova’ya çok uzak olan Belomorsk’da Baltık kanalının inşaatında ve zor şartlar altında uzunca bir süre çalıştıktan sonra kesin kararını verdi ve edebiyatı seçti.
Kızıl Yıldız ve Savaş Bayrağı gazetelerinde muhabirlik yaparken,şiirin yanı sıra iyi bir oyun yazarı olduğunu da gösteren Bir Aşkın Öyküsü,Kasabamızın Yoldaşları eserleri yayımlandı ve sahnelendi.Derken savaş patladı,Alman orduları Avrupa’nın büyük bölümünü işgal ettikten sonra Sovyetler Birliği’ne girdi.Moskova ile Stalingrad kuşatma altına alındı.
Simonov,gazetesi tarafından savaş muhabiri olarak Stalingrad cephesine gönderildi.Cepheye ayak bastığı günlerde partiye de kaydoldu.Simonov böylece İkinci Dünya Savaşı’nın en kanlı günlerinin yaşandığı Stalingrad cephesinde sadece bir gazeteci değil,aynı zamanda hem de yarbay rütbeli bir asker oldu.Aynı zamanda parti komiseriydi.
“Çıldırmak üzere olduğumu ve bunu önleyebilmenin tek yolunun Valentina ile konuşmak olduğunu anladım”
Derken bir gece,diğerleri gibi cehennemi andıran bir gece,yani beline kadar çamura battığı ,sağına soluna top ve şarapnel parçalarının düştüğü,başının üzerinden vızır vızır mermilerin uçuştuğu bir gece,her zamanki gibi sevdiği kadını,güzeller güzeli Valentina Serova’yı düşünürken,bu kadına duyduğu aşk ve hasretin dayanılmaz bir hale geldiğini hissetti.
Bütün eti,bütün kemikleri,bütün sinirleri,elleri,gözleri,beyni o anda hemen oracıkta Serova’yı istiyordu.Simonov çok sonraları o geceyi anlatırken,”çıldırmak üzere olduğumu anladım ve bunu önleyebilmenin tek yolu Valentina ile konuşmak,ona aşkımı ve hasretimi anlatmak ve mutlaka geri döneceğimi söylemekti” diye konuştu.Ünlü Bekle Beni şiiri işte o gece yazılmaya başlandı.
Simonov o sıralarda henüz yirmi beş yaşındaydı ve önünde Valentina ile birlikte yaşanacak uzun yıllar olduğuna yürekten inanıyordu.İzne çıkan bir askere şiirini verdi ve yolu düşerse şiiri gazeteye bırakmasını söyledi.
Sonra da savaşın acımasızlığı her yanını kuşattı ve Simonov şiirinden herhangi bir haber alamadı.Oysa asker şiiri gazeteye ulaştırmış,şiir gazetenin savaşın henüz sıçramadığı şehirlerden birindeki baskısında yayımlanmıştı.
Sonra bir gün askerlerden biri şiiri görmüş,onu kesmiş ve Stalingrad yakınlarındaki bir kasabada yaşayan nişanlısına göndermişti.Şiirden çok duygulanan genç kız da bunu arkadaşlarına gönderince,ortaya o ünlü "Bekle Beni" fırtınası çıkmıştı.
Bütün bir savaş boyunca cephenin göbeğinde savaşanlardan,Rusya’nın çok uzak ve griler içindeki Kuzey limanlarında görev yapan bahriyelilerine kadar bütün bir Sovyet ordusunda bu şiir hem subaylar hem de erler tarafından ezberlendi.
Yüzlerce değişik biçimde ama hep hüzünlü bir tonda bestelendi.O dönemde cephede vurulup ölen yada yaralanan tüm Sovyet askerlerinin tam kalplerinin üzerine denk gelen göğüs ceplerinde,ya gazeteden kesilip çoğaltılmış yada kargacık burgacık harflerle yazıya dökülmüş "Bekle Beni " şiiri çıktı.
Bu şiiri,Ortodoks kutsal metinlerinden sonra Rus halkı tarafından en çok okunan ikinci yazı olduğu söylendi.

Simonov,yaşadığı süre boyunca sevmekten bir an bile vazgeçmediği Valentina Serova’yı ilk kez Moskova yakınlarındaki bir tren istasyonunda gördü.O zamanlar yirmi bir yaşında ve Sovyet sinemasının oldukça ünlenmiş bir sanatçısı olan Serova,sarı saçlı,ince ve uzun boylu güzel bir kadındı.
O yaz günü Moskova yakınlarındaki Kolomenskoye istasyonunda tesadüfen Valentina’yı gören Simonov,hemen o anda vurulduğunu hep anlattı.Simonov’un anlattığına göre,”Bolahnin ve Gorodets işlemeleriyle süslü gök mavisi bir elbise giymiş olan Valentina,uçuşan sarı saçları,yaramazca havalanan eteği ve boynundaki beyaz inci gerdanlığıyla” çok güzel bir kadındı ve ona aşık olmamak imkansızdı.
1943’te evlendiler.Simonov,Valentina’ya “senin yüzün benim kaderim” diyordu ve bu kaderi severek yaşıyordu.Sonra savaş yılları geldi.Simonov cephelerde kanlı savaşların içinde Valentina’ya yazmayı hiç aksatmadı.
Bekle Beni’den sonra Seninle ve Sensiz,Kızma Yazarsam adlı uzun şiirlerini hep bu dönemde ve tabii Valentina Serova için yazdı.Bunları gönderip gönderememek,Valentina’nın bunları okuyup okumaması değildi önemli olan.
Önemli olan onun Valentina’ya olan aşkını her gün,her dakika,her sabah,her akşam fısıldayabilmesiydi.Gerisi önemsizdi ve Simonov daha sonra da söylediği gibi,bunu yapmazsa çıldıracağını biliyordu.
Yaşam,insanlar,ilişkiler zaten değişmek zorundaydı ve savaş bu değişimi daha da hızlandırmıştı..
Savaş bitti.Simonov,Valentina’nın yanına döndü.Bazı şeylerin yolunda gitmediğini de işte ilk kez o günlerde anladı.Yaşam,insanlar,ilişkiler zaten değişmek zorundaydı ve savaş bu değişimi daha da hızlandırmıştı.Valentina,Sovyet sinemasının en ünlü yıldızlarından biriydi artık.
Simonov ise sanki Stalingrad cephesinde yaşıyordu hala.Uğruna ölümlere gidip geldiği,sadece ona kavuşmak umuduyla hayatta kalabildiği bu kadını artık pek tanıyamıyordu.O hala ılık bir yaz gününde muzip bir rüzgarın eteklerini havalandırdığı,sarı saçlı bir kadın görmek istiyordu ama göremiyordu.
Nedir,aşkından ve sevgisinden de asla vazgeçmiyordu.Valentina’nın dedikodulara yol açan bir hayat sürmesi,ortalıkta bazı yakışıklı sinema aktörlerinin adının dolaşması da Valentina’ya olan aşkını zerre kadar azaltmıyordu ama bir insan olarak etkilenip günün birinde bu canı kadar sevdiği kadını incitebileceğinden de korkuyordu.Belki de böyle bir şey yapmamak için,Valentina’yı kırmamak için 1957’de hiçbir açıklama yapmadan onu terk etti.
Konstantin Simonov,bir zamanlar beklemesi için yalvardığı kadını karlı bir Moskova sabahı bırakıp gitti ve bir daha hiç geri dönmedi.Yazmayı yoğunlaştırdı.Albayın Aşkı,Savaşsız Yirmi Gün,Günler ve Geceler,Savaş Günleri,İnsan Asker Doğmaz ve Silah Arkadaşları gibi kitaplar yazdı.Sovyet Yazarlar Birliği Başkanı seçildi.Türkiye de dahil,bir çok ülkeye gitti.
“Sağ kalışımın sırrını yalnız senle ben bileceğiz,bütün sır senin beklemeyi bilmende”
Valentina Serova 1975 yılında öldü.Simonov cenazeye katılmadı.Ertesi sabah Serova’nın mezarının üzerinde bir saksı içinde mavi hareli,sarı yapraklı bir hercai menekşe çiçeği bulundu.
Kırmızı saksıya küçük beyaz bir kağıt yapıştırılmıştı ve kağıtta işlek bir el yazısıyla “Zhdi Meny” yani bekle beni yazıyordu.Bu çiçeği kimin bıraktığı ve küçük notu kimin yazdığı daha sonraki günlerde Simonov’a defalarca soruldu.
Simonov her defasında acı bir şekilde gülümsemeyle yetindi ve cevap vermedi.Yıllar önce “sağ kalışımın sırrını yalnız senle ben bileceğiz,bütün sır senin beklemeyi bilmende” diye yazmıştı ve sevdiği kadın da onu beklemişti.Şimdi bekleme sırası ondaydı.
Konstantin Mikhailoviç Simonov,28 Ağustos 1979’a kadar bekledi.Sonra kendisini bekleyen sevdiği kadının yanına gitti…

anayurdun dumanı isimli kitabını yurt dışında okuduğum ve o ruh haliyle kendisini daha çok sevdiğim şair ve romancı.
bekle beni isimli şiirinin bence en güzel ve de ne yazık ki en nadir çevirisi de şu:
BEKLE BENİ
bekle beni, dönecegim ben.
çok, çok, bıkmadan bekle!
sarı yagmurların hüznü basınca,
kar kasıp kavururken,
kızgın sıcaklarda _ bekle.
uzak yerlerden mektuplar kesilince
bekle beni.
birlikte bekleyenlerin beklemekten
usandıgına bakma, bekle.
bekle beni, dönecegim.
unutmak zamanı geldigini
ezbere bilenleri
hayırla anma!
varsın oglum, anam
hayatta olmadıgıma inansın,
ocak basında toplanıp
acı sarapla
yad etsinler beni.
sen bekle. onlarla birlikte
içmekte acele etme.
bekle beni; dönecegim,
bütün ölümleri çatlatmak için dönecegim!
“sansı varmıs.” desinler.
beklemedikleri için,
beni bekleyerek
düsman atesinden nasıl
korudugunu anlayamazlar.
sagkalısımın sırrını yalnız
senle ben bilecegiz _
bütün sır _ senin
baskalarının bilmedigi gibi beklemeyi bilmende.

Konstantin Simonov(1915 - 28 Ağustos 1979)

biz bilmiyoruz aşkı ustam..hiç yaşamadık..hatıran önünde saygıyla eğilirken,şu notu düşüyorum bir yere..Engin ağabeyimin bu şiir hakkında dediği:"Aragon yine haklı çıkmıştır:mutlu aşk yoktur!"