25 Şubat 2010 Perşembe

sana ne yazdıysam,onu yaşayamadığımdan..

seni hatırlamaktan geçiyor yaşamanın yolu.
tam yolumun üstü hatıran.
her gelip geçmede bu hayatın herhangi bir yerinden;
çırpınan bir kuşa dönen yürek,el-pençe-divan!..

sordular "ne buldun da unutmadın hâla?","bulsam unuturdum" dedim,"ondan unutmuyorum ya!."..ne bulunurdu ki bir sevilende.veya ne aranırdı diye sormak en doğrusu.neyi ararız sevdiklerimizde?..sadakati mi,vefayı mı,mutluluğu mu,gülmeleri mi..?bunlarsa eğer aradığımız,nedir hep bunları bizlere veremeyenleri beklememizin sebebi..nice iyi insan varken,bir kötünün içindeki iyiyi aramanın,nafile girişimi..

babamdan yediğim adam akıllı bir dayağın neticesinde öğrenmiştim,küfretmenin ne kötü bir şey olduğunu.20 yıl oldu o dayağı yiyeli,ve hâla nerde ağzımdan bir küfür çıksa,suratımın orta yerinde babamın beş parmağının izi..sonra o öldüğünde,yüreğime çöken acıdan öğrenmiştim ne zor bir şey olduğunu bir insanı kaybetmenin..yağmur altında 13 kilometre yürüyünce bir aralık ikindisi,parasızlığı öğrenmiştim,ve onun adamı kahreden neticesini..hep acıyla öğrendiklerimdi en çok hatırladıklarım.neyi acı çekerek,yüreğim yanarak,gözlerim dolarak öğrendiysem;başka,çok başka oldu onun bendeki yeri..çektiğim acıların en büyüklerinden biriyken sana duyduğum aşk,beni en çok yandıran yokluğunken,ve hatıralarınken en çok sulandıran gözlerimi,seni unutmak nasıl kolay olabilir ki!!neden olsun ki...


hüzün haznemde hiç bir yere koyamadığım,yakıştıramadığım;uğruna en çok acılanıp,bir türlü ağıtlaştıramadığım bir yastın sen!meze etmedim hayalini,hiç bir şehvetli düşüme..tenim öpüşürken başka tenlerle,ateşim,bir başkasının bedeniyle oynaşırken;olurda yüzün gelir gözümün önüne diye titredim korkularımdan..işte o vakitler,kalbimden,ruhumdan,zihnimden sürgündün sen!düşümden tırnağımdan arttırmıştım bu aşkı..yaramaz çocuklar gibi,her seferinde bir darbeyle yıktın sen!düşlerimden düşürdün,üzerime bastın sen!!

insanın kendine yaptığı en büyük zulümdür umut!bir an önce noktalansın diye umduğun bir işkencenin,her kertesinde kendi ellerinle koyduğun bir virgül..ve insanın en çok yapması gereken velakin bir türlü elinin varmadığı,dilinin dönmediği,gücünün yetmediği,kendine yakıştıramadığı:"kendi haline acımak"!kabul edemiyor insan bir türlü;o gözler değil dünyanın güzel gözleri,en tatlı dil onun değil..hayır saçları uğruna ölünecek kadar kutsal değil,olsa olsa örülecek kadar uzun,fazlası değil..senin gördüğün,senin duyduğun,senin hissettiğin,çölün ortasındaki bir bedevinin gördüğü serap kadar gerçektir ancak.not al bir yere;bizi dolandıran,kumpasa getiren,ondaki herşeyi sana güzelleştiren,yalan mucizelerle bizi kandıran yalancı bir peygamberdir aşk!!

olmuyor işte,yazdıklarımızın üzerine and içsek bile her şey yazıda kalıyor..unutulmuyor en unutulması gereken..öpüşmelerimizi bile onu aldatma kabul ediyoruz,budalalar gibi.üstelik kutsal bildiğimiz dudakları,başka dudakları ıslatırken..ona ettiğimiz hiç bir yemini bozmuyoruz hala..bozamıyoruz..çocuk aklımızın,saf kalbimizin onda takılı kaldığı gibi;olmuyor işte,yazdıklarımızın üzerine and içsek bile,her şey yazıda kalıyor..