7 Mart 2015 Cumartesi

Çarptığın kapı,kapıcı ve yokluğun üzerine

Giderse ölecekmişim gibi bakıyordum gözlerine.Biliyordum ki,giderse ölmem ve öylesi çok daha kötü biliyorsun.”Allah ele ayağa düşürmesin.” diye bir temenni ortaya atılmışsa vardır bir bildikleri;ve çok az yanılıyorlar kahretsin!Neyse işte,ben buna böyle giderse ölecekmişim gibi bakarken,boğazımda bir hırıltıyla,attığı fırçayı dinliyordum.Durumun vehametinden kaçmak içinse,kalırsa ölmeyecekmişim gibi,beni yaşatacak olan bir teşhis seansıymış gibi hayal ediyordum vaziyeti.İlacımın “yanımda kalması” olduğunu er geç teşhis edip,göğsüne bastıracaktı beni. Kısacık sorularla uzunca bir ilişkiyi kan revan içinde bırakmıştı.Sordukça soruyor,ben hırıldıyor ve inliyordum cevaben.”Peki böyle yapınca acıyor mu?” diyerek çıktı gitti kapıdan.Ben ki,serumun bağımlısıyım,ve katiyen iğneden korkmam,kapı çarpılmasından sonra salona dolan sessizliğin ortasına doğru kükredim:”Acıdı lan!”

Eşyalar bile büktü boynunu…”gitti hakkaten yaa…” dedi birisi,hangisi olduğunu hatırlayamıyorum şu an.Geçen yılbaşında aldığı televizyon koltuğu “ben de gitsem mi arkasından acaba?..” diye düşünürken,kendi evinden getirdiği kitaplık,”Ben burdayım sana n’oluyo?” diye çıkıştı,bi yandan beni süzerek. Böyle bir finali ne ben bekliyordum ne de çekyat.Hani son ana kadar kalacakmış gibiydi.Yine döker içini kalır sanıyordum; hesap edemedim içini dökerken kırmaktan korkmadığını içindekileri…

Kapı çaldı,döndü sandım.ok gibi fırladım yerimden.kapıcıymış gelen.gürültüye gelmiş.”hayırdır abi,bir gürültü bi patırtı.iyi misin?” dedi.kırkbeş saniye kadar baktım yüzüne,hiç bi şey anlamadı.ben de bi şey anlatmamıştım gerçi.kapattım kapıyı,kapıcı kapıyla kaldı dışarda.

Uyuyakaldım sonra..sonra dediğim bayaa sonra…o gittikten sonra ben hiç uyumadım,hep uyuyakaldım.onu düşünürken,dönmeni beklerken,gıyabında gitme diye yalvarırken.çok sevdiğim bir şair,”Seviyosan git uyu abi,” dedi,”Ancak rüyanda görürsün geri geldiğini!”. o bir şey anlatmıştı,ben yine de hiç bi şey anlamamıştım.işime gelmemişti.öyle ya,o bile gelmemişken,işime niye gelsindi?...şairin yüzüne bakmadım..hazır ben yüzüne bakmamışken onun aklına geldi,”yahu aslında bardağa hep boş tarafından bakmışsızınız azizim,bi de dolu tarafından baksaydınız…”bu sefer baktım yüzüne:”Ne diyorsun şairciğim,ben bizzat bardağın kendisine sordum o bile karar veremedi!abi ben şu an çok doluyum,boş vaktim olunca arim seni diyerek tersledi beni!” dedim..şair sus pus oldu,kalktı işemeye gitti…

Yine uyukaldığım bir sabaha karşının öğle sonrasında kapı çalındı.yine ok gibi fırladım yerimden,bildiğin senaryo işte…devamı da bildiğin gibi;kapıcı…bu sefer kırkbeş saniye kadar bekleyemeden bastım yaygarayı “NE İSTİYORSUN ULAN KAPICI!EN GELMESİ GEREKEN BİR TÜRLÜ GELMİYORKEN SEN NİYE GELİYORSUN ULAN?NİYE ÇALIYORSUN KAPIMI DEVAMLI?GRAMATİK OLARAK ALDIĞI EKTEN DOLAYI ZATEN SENİN OLAN BİR NESNEYİ NİYE ÇALIYORSUN ULAN DURMADAN!?”kapıcı majör bir şokun etkisinde kaldığı kesin bir ifadeyle ama bütün metanetiyle toparlanıp kırkbeş saniye kadar süremi çalmadan,neredeyse mırıldanarak;”on gün oldu nerdeyse ağabey…çıkmadın hiç..sipariş neyim de vermedin…merak ettim…” dedi…çarptım kapıyı yüzüne,kendimi çekyata attım tekrardan, uyuyakalamadım bi daha…


Yokluğu tescillenmişti kapıcı haricinde kimse tarafından çalınmayan kapının zili tarafından.şarj süresi İsviçreli elin adamlarını bile şoke eden bir zaman dilimine uzadığından ve evdeki ağır toz kokusundan..o gün emin oldum artık gelmeyeceğinden;o kendimi kimsesiz hissettiğim,yalnız hissettiğim öğle sonrasında..yüzü koyun dönüp,gömdüm yüzümü yastığıma..yoktu,olmayacaktı… çekyatın da allah belasını versin,kapıcının da!