23 Ekim 2009 Cuma

pencere

daha fazlası

her uyandığımda pencereden bakarım ilk iş..refleks olmuştur artık..hadi mevsim değişikliklerinde normal,hava acaba bugün nasıl diye bakarsın..benimki öyle değil,ben yazın ortasında da bakarım,kışın göbeğinde de.niye böyle bir hareket yapıyorum,veya ilk ne zaman başladım böyle uyanır uyanmaz bakmaya,hiç bilmiyorum.bazen iyi yağmış bir yağmurun,üzerinden birkaç saat geçmişken,ama hava henüz açmamışken,balkon korkuluğundan,çamaşır ipinden henüz sular damlamaya devam ederken,yatağın tatlı sıcaklığından,odanın insanı tatlı ısırışlarla rahatsız eden soğuğuna uyandığım sabahlar yaşarım..nasıl nefis bir hazdır anlatamam..şairin “beni bu kötü havalar şair yaptı” dediği havaların bunlar olmadığına kalıbımı basarım..müthiş bir güzelliktir benim için..

kışın yazı hasretle anıp,yazın kışı iple çeken enteresan milletimizin aksine benim hiçbir kış ayazında yazı istemişliğim yoktur..aksine,sahilde,yakamoz eşliğinde edilmiş müthiş bir sohbetin üstüne bile “ulan kış gibisi var mı?” diye sorular sormuşluğum vardır.ben kış adamıyım baba!parka,mont severim..ayakta bot,boğazlı kazak..ağzımızdan dumanlar çıksın,köşe başında ellerimizi nefesimizle ısıtalım isterim.arkadaşla omuz omuza durmanın,bir sıcak çayın,başını sokacak bir çatının kıymetini o zaman daha bir anlıyor insan..sanki kış,yazın ardından gelen bir nadas dönemiymiş gibi düşünüyor insanlar,o canımı sıkıyor..sanki olmasa da olurmuş,hatta olmasa daha iyi olurmuş gibi bir hava var..

insanlar yazın tadını çıkarmak için deli gibi bir heyecanla beklerler.yaz mevsimi kışın yaşattıklarına karşılık bir teselli armağanı veya ne bileyim,kışın verilen mücadele için bir ödül gibi görülüyor.sanki kışlar sadece,iş,okul,geçim sıkıntısı gibi can sıkıcı şeyler içinmişte,yaz gelince tatil,deniz,kum ve çeşitli eğlence aktivitelerine ayrılmış bir dönemmiş gibi..ulan ayılar bile kış uykusu diye bi şeye yatarlar,bütün kış uyuklayıp,bahar ve yaz aylarında piyasaya çıkarlar be..

insanlar yazlık diye bi şey alırlar mesela..alana lafım yok ama Antalya’da değil,atıyorum Rusya’nın Novosibirsk bölgesinde yaşasam,bok gibi param olsa,yani parayı ne yapacağımı bilemesem ve biri bana dese ki;”hacım şu parayla oynayıp durma boyası akcak..şu parayı İsrail’e ver,nükleer silah yapsınlar,ya da git bi yazlık al” dese..ve örnekte de belirttiğim gibi,işin öbür yanında paramı İsrail’e vermek varsa ancak bir yazlık alırım..yahu 11 ay 5 gün oturduğun evin değeri 70.000 tl,22 gün oturduğun yazlığın değeri 80.000 tl! ee..?..amacın ille tatil yapmaksa ver 2.000 lira git bir otele,yap 2 hafta babalar gibi tatilini,dön..üstelik otel tedaşla,belediyeyle,manavla, kasapla,tüpçüyle senin yerine uğraşsın..ayrıca yaz ayında zaten sahilde de yatsan koymaz adama..ne üşürsün ne ıslanırsın..sen kışlığına bak..yazlığa para arttırıcam diye pencereden kapıdan kısarsın,kışın rüzgar o pencereden süzülüp kıçın donduğu vakit,gözünde yaz hatıraları canlanıverir o zaman..(ayrıca 11 ay 5 günü,22 günle toplayıp,1 yılı 3 gün eksik hesaplamışsın diyen uyanıklar olabilir;3 günü yol için kullandım.)

pencereden baktığımda o havayı görürsem,ve bu mevsim normalleri dediğimiz şeyse,ve normal olarak mevsim kışsa,ben çok mutlu hissederim kendimi..o zaman bu şehri gerçekten bana ait hissederim.Rus’un,Alman’ın,İngiliz’in değil;İstanbul’lunun, Trabzon’lunun, Sivas’lının değil..gerçekten bu şehri sevenlerin,bu şehirde yaşayanların şehri olduğunu hissederim..siz de hayata pencereden bakın..şekli, büyüklüğü ne olursa olsun fark etmez..gördüğünüz manzara size neyi anlatıyorsa,hayat o günlük güzergahta seyredecektir!!pencereniz bazen hayata açılan kapınız olabilir..nereye açılıyorsa,sizin için odur dünya!