Milli Takımımız maalesef bir başkasının şanssızlığına umut bağladığı Dünya Kupası Elemelerinden hüsranla ayrıldı..bu yazı futbolla ilgili bir yazı değil.ben hocanın yanlış kadro tercihlerinden,futbolcuların teknik beceri(ksizlik)lerinden bahsetmicem. bizi bu noktaya getirdiğini düşündüğüm hayatından içinden,çok değersiz görünen (ve belki de sizin için öyle olan) birkaç küçük noktadan bahsedicem.
Herkesin yorumu farklı olabilir tabii,zaten futbolun kendisi tamamıyla yoruma açık bir oyun.ama okullarının bahçesinde futbol oynamanın yasak olduğu bir ülkeden,çok başarılı bir milli takım çıkmasını beklemek herhalde mucizeye yakın bir şey olacaktır.dünya 3.lüğümüzle,Galatasaray’ın kazandığı UEFA Kupasıyla avutaduralım biz kendimizi.başarısızlıklarla dolu tarihimizi birkaç küçük başarının ardına gizlemeye çalışalım daha.Babasından gizli futbol oynamaya çalışanların ülkesi, bu işe yatırım yapan ülkelerden devşirdiği adamlarla takım olmaya çalışıyor. Hamit-Halil Altıntop,Yıldıray,Mustafa İzzet,İlhan,Nuri,Mevlüt,Kazım bir çırpıda aklıma gelenler.(bir de Aurelio var tabi ama onun ülkesi Brezilya’da,futbol Allah vergisi yetenek,çok bir yatırım falan yapıldığı yok açıkçası)Son zamanlarda Mesut Özil için de aynı girişimlerde bulunuldu,ama Mesut tercih hakkını doğup,yetiştirildiği Almanya’dan yana kullandı.
Şunu sormak isterim siz değerli blog okurlarına:siz en son ne zaman yürüdüğünüz veya arabanızla gittiğiniz bir yolda futbol oynayan çocuklar gördünüz? eminim hayli zaman geçmiştir..mahalle maçlarının yapıldığı,mahalledeki boş bir arazinin veya okul bahçesinin stadyuma çevrildiği maçlar bitti biteli,gayrı resmi bir altyapı tesisi vazifesi gören sokaklarda genç yetenekler meydana çıkmaz oldu.yazının başında da belirttiğim gibi,bu size çok değersiz bir ayrıntı olarak gelebilir,ancak ben sokak arasında oynanan futbolun,mahalle maçlarının bitmesinin bugün gelinen noktada pay sahibi olduğunu düşünenlerdenim.bu sezon bile,kendi genç takımı barakadan soyunma odaları kullanan ülkemizin güzide kulübü Beşiktaş, geleceğin genç yıldızı diye lanse ettiği Serdar Kurtuluş için 2 yıl önce,İsmail Köybaşı’na da bu yıl milyon dolarlar ödedi.o parayla alt yapıya yatırım yapılsa,o altyapıdan kaç İsmail,kaç Serdar çıkardı,bunu düşünmediler bile..altyapılardan oyuncu gelmedikçe,eldeki oyuncularda yaşlanmaya başlayınca,biz de hep beraber bu noktaya gelmiş bulunduk işte.
Okullarımızda verilen Beden Eğitimi derslerinde,bize esas duruşu,dirsek temas aralığı hizaya girmeleri,uygun adım yürüyüşleri öğrettiler.futbol,basketbol veya voleybola sıra geldiğinde ise,sahaların ölçülerinden,kaçar dakika oynandığından falan bahsetmişlerdi.sonunda hepimiz iyi birer asker olduk ama futbolumuz yerlerde süründü,basketbolumuz 12 dev adamın ancak birkaç maç iyi oynamasına yetti..Beden Eğitimi derslerinde bize güvercin taklaları attırıp,uygun adım yürüdüler geleceğimizin üstüne!bu arada şunu da belirtmek isterim Milli Eğitim Bakanlığı yeni yayınlayacağı bir genelgeyle haftalık Beden Eğitimi dersi sayısını 1’e düşürmeye hazırlanıyor.yerine büyük ihtimalle İngilizce öğretemeyen öğretmenlerin girdiği İngilizce dersleri,ya da sayısal derslerden birini koyacaklar..şu birkaç gün içerisinde Beden Eğitimi öğretmenlerinin bir protesto yürüyüşü olacak.işin garip tarafı bu konuda şikayetçi olan,olayı protesto etmeye hazırlana hiçbir velinin olduğunu duymadım..aynı veliler,bugün Milli Takımın başarısızlığını futbolcuların ruhsuzluğuna, hocanın iş bilmezliğine bağlasınlar,federasyonu da aptallıkla suçlasınlar..sizi bilmem, ben suçlayanların ve suçlananların birbirinden daha akıllı olduğunu zannetmiyorum! kimse kusura bakmasın!
Neticede grubumuzda durum kesinleşti:Bosna Hersek ve İspanya bu guruptan çıktılar.Biz de,arkadaşına küsüp oyunu bırakan çocuklar gibi,bütün suç talihimizdeymiş gibi,kaderimize küsüp “ben yokum,siz oynayın!” dedik…hayat yaptığımız çocukluğa çocukça bir cevap olarak nanik yapmadı belki ama,futbolun tanrıları şimdi bir yerlerden bize bakıp kıs kıs gülmekle meşgul..