
bunlar böyle atışırken,biri rol icabı sinirlenip sahneyi terketti.öbürü de "tüh ya!kırdım arkadaşımı!" diyerek arkasından sahneyi terketti,repliğini çok yapmacık bir edayla söyleyerek.onların boşalttığı sahneye bir kız fırladı..altı normal gündelik kıyafet,ama surat palyaço boyası.."korkmayı,korkmayın" dedi," ben ne yapar eder onları barıştırırım,birazdan geri getiririm,siz bana 20 dakika süre verin"..oyuna ara vermiş oluyordu böylece..enteresandır;yıllar sonra bu konularla hiç alakası olmayan bir adam;Mahmut Tuncer,yaptığı televizyon programında reklama giderken böyle şeyler yapmıştı.ve bana hep o palyaço gösterisini hatırlatmıştı,tuhaf..gösteriye ara verilince sınıf başkanı olduğum için öğretmenim çağırdı beni yanına:"bizim sınıfı bi sayda bakalım eksik felan var mı?kaç kişi saydığını gel bana söyle ben dışarıdayım."verilen talimat gereğince sınıfı saydım ve gidip öğretmene tekmil verdim!salona dönerken -kulis kapısı olduğunu sonradan öğrendiğim- bir kapını önünde,palyaçolardan birini gördüm.kapının dibinde,bir çok yörede amele oturuşu,muzip ortamlarda sıçma pozisyonu denilen pozisyonda oturmuş,sigarasını derin derin ciğerine çekerken gördüm.şaşırmıştım..içerideki o şen şakrak palyaçodan eser yoktu.sigaradan derin bir nefes çekiyor,sonra sigaranın yanan ucuna doğru üflüyordu dumanı..derdi olduğu her halinden belliydi,palyaçoluğu da!!orda öylece kalakalmıştım.öylece izliyordum
onu..sahnedekinden çok farklı,kendi yazıp,yönetip,oynadığı bir filmin,en acıklı sahnelerden birini sergiliyordu palyaço.görüntüde arayı veren kız belirince kafayı kaldırıp ona baktı,gömdü yine kafasını..kız ayak ucuyla dokunup,asma lan suratını der gibi baktı."kalk hadi kalk" dedi,"ikinci perde.."..palyaço son ama derin bir nefes çekip fırlattı sigarayı.."ve hayatım boyunca unutamayacağım orepliği söyledi " .ikecem perdesini..the end .mına koyim!!"

tokat yemiştim,tokat!!!filmlerde görüp sevdiğimiz,çocukların dostu,bir nevi hayal kahramını canım ciğerim palyaço,ağız dolusu sövmüştü gözlerimin önünde..olur muydu lan!!??bu bize,bana yapılır mıydı!?ne çok severdik seni.boyalı suratını,kırmızı burnunu,şapşal kıyafetlerini,saf halini..paytak yürüyüşünün hastasıydık.bırak espirilerini,duruşunu bile hastasıydık..ama sen heyecanla gözlerimizi diktiğimiz perdeye,gelişiyle içimizi burkan sona sövdün..bize sövdün ulan,bize!!çocukluğumuza,saflığımıza,gülmelerimize,hayallerimize sövdün!!senin yüzünden hiç bir palyaçoyu sevemedim ben..hüzünlü baktığınız fotoğraflar hep mutlu etti beni.şeytan azapta gerek dedim içimden her seferinde..ve büyüyüne,seni bir nebze olsun anlayana kadar sevemedim seni ve senin şahsında,senin gibi boyalı suratların hepsini..
dün,iftarı yoğunluktan 20 dakika geç açıp,back ofis'te gebermiş gibi otururken,arkadaşlardan birisi gelip,sorunlu bir misafirin benimle görüşmek istediğini söyledi..bastım kalayı..küfürün bini bir para..resepsiyonun kapısına kadar yürüyüp,le havle çekip açtım kapıyı.."yüzümde en yavşak ifadeyle "buyrun efendim nasıl yardımcı olabilirim?" diye bir soru yönelttim,sanki az önce o kadar küfürü bu kadına etmemişim gibi!!!sen gelip geçtin gözümün önünden o saniye,bir daha yad ettim seni..ne kadar haklı olduğunu,ne kadar haksız olduğumu hatırladım bi daha..haksızlık etmişim sana!!
gülerken ağladığın,sövüp-sayıp yaladığın bir düzen bu.dünya böyle bir sahne işte!!her şey boyalı bir dekor,bütün gülümsemeler sahte!!!!
içimizde sıralanmak için tetikte bekleyen,kimi çoktan taarruza geçmiş bir yığın küfür;suratımızın orta yerinde yalan bir gülümseme..biz buyuz işte!!!
