27 Nisan 2011 Çarşamba
St Pauli
facebook'ta yaptığım küçük bi paylaşım ve üzerine dönen geyikten sonra,harbiden neden anlatmıyorum St.Pauli'yi..ya da bugüne kadar neden anlatmadım..şudur efendim hikayesi:
St. Pauli; Hamburg’un en yoksul semtlerinden biri olan St Pauli semtinde,Liman işçileri ve semt yoksulları tarafından 1910 yılında kurulmuş sevimli mi sevimli bir "Dünya Klubüdür!".semtin nüfusu sadece ve sadece 30.000,ama dünyada bulunan destekçi sayısı yüzbinleri buluyor.çünkü hümanist düşünceyi,iliklerine kadar sindirmiş olan bu güzel semt,dünyada ki,bütün ırkçılık karşıtlarının sempatisini kazanmış durumda.
renklerinden bile ne kadar farklı,ne kadar sıradışı olduklarını anlayabilirz aslında.bunca yıldır futbol takip ederim,St Pauli dışında resmi renkleri "Kahverengi-Beyaz" olan başka bi klüp ne gördüm,ne işittim.2007 yılına kadar stadlarına elektronik tabela sokmamışlardır.o tarihe kadar elle değiştirilen manuel skor tabelaları kullanmayı sürdürmüşlerdir.
Almanya’nın hemen her kulübünde Neo Nazi kökenli taraftarlara rastlanırken, dazlaklar St Pauli’nin kapısından bile geçemez.sıkar biraz... Neredeyse kulübün sempatizanlarının tamamı sol görüşlü. Bu üst kimlik, tribünlerde, ailesiyle gelen işçisini, anti faşistleri, evsizleri ve sokakta yatanları da birleştiriyor ve 90 dakikalığına birlikte her şeye isyan ediyorlar.
St Pauli taraftarının bu kemikleşmiş kimliği 80’li yılların sonunda yaşanan bir olayla iyice pekişti. Takımın kalecisi Volker Ippig, bu tarihte insani yardım amacıyla iç savaşın hüküm sürdüğü Nikaragua’ya gider. 1 yıl sonra dönünce taraftarın gözünde efsane olan kaleci Volker Ippig, takıma da anarşist havayı dağıtır.
1980’lerin başına kadar ortalama 1600 seyirciye maç oynayan takım, şöhretini arttırınca her maç 22 bin 500 kişilik Millerntor Stadı’nı doldurmaya başlamış. Hatta taraftarları, 2001-2002 sezonu öncesi satışa çıkarılan 10 bin kombine bileti 27 dakikada bitirecek kadar kulübe bağlı olduğunu kanıtlamış. Tribünlerindeki, Che Guevara, Marx ve Kuru Kafa (Korsanlarin simgesi) posterlerinin yanı sıra metal müzik guplarından AC/DC’nin şarkısı eşliğinde sahaya çıkan St Pauli futbolcuları, Türkiyelileri hedef alan Solingen Katliamı’nın ardından da Türkçe yazılmış, “Faşistleri Defedin, biz hepimiz kardeşiz!” pankartı taşımışlardı. 1997 yılında Liman hastanesinin kapatılmasına karşı, liman hastanesi çalışnaları ve semt halkı ile birlikte eylemler yapan ST Pauli Spor Külübü Futbol takımı Hükümet hastanenin kapatılmasını durdurmazsa „Hükümeti Kaleye Koyup Penaltı Atacağız“ diye pankart taşımları ilede dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi.
Almanya’nın en büyük liman kenti Hamburg, denizcilerin ilk uğrak yeridir. Ayrıca zengin Hamburg’dan kopan ve tarih boyunca dışlanan, fakirlik ve geri kalmışlığın da etkisiyle tüm marjinal gruplara kucak açan ve Almanya’da en çok punkçıya rastlanan yerlerden biri de yine St Pauli‘dir.
Saint Pauli Cumhuriyeti (!) Dünya Kupası’na da Katıldı
Kahverengi-beyaz gibi kolay kolay seçilmeyecek bir forma rengine sahip olan St Pauli kulübü, kendini aynı zamanda bir milli takım olarakta görüyor! FIFA üyesi olmayan ülkelerin katıldığı 2006 FIFI Dünya Kupası’na da St Pauli Milli Takımı adıyla ev sahipliği yaptılar. Kupaya, KKTC, Zanzibar, Tibet, Cebelitarık ve Grönland gibi ülkeler katıldı. KKTC’nin şampiyonluğuyla sonuçlanan turnuvada, St Pauli taraftarı yine farkını göstermiş ve Tibet’i 7-0 yendikleri maçta, zayıf rakiplerine daha fazla gol atmamaları için takımlarını uyarmıştı.
St Pauli kulübünün başkanı Corny Littmann Tunus asıllıdır. Littmann, 2003 yılı başında krizin kulübün her noktasında hissedildiği dönemde göreve talip olma yürekliliğini gösterdi. Aynı zamanda bir tiyatro yöneticisi olan başkan, koltuğa oturur oturmaz kulübü içine düştüğü bataktan kurtarmak için kollarını sıvadı.
Takım 3. Lig’de kümede kalma mücadelesi verirken, Almanya çapında “St Pauli’yi kurtaralım” yardım kampanyası başlattı. Bu kampanya kapsamında 140 binden fazla tişört satılırken, 900 bin avro gelir elde edildi. Kulübe ait Hamburg’daki Gençlik Merkezi’nin satışından da 720 bin avro geldi. Aynı zamanda “St Pauli için içelim” bağış kampanyası da, hem kulübe kaynak hem de taraftara neşe getirdi. Sonunda St Pauli takımı daha alt liglere düşmekten kurtuldu.
Ayrıca, 2005-2006 sezonu Almanya Kupası’nda yarı final oynayan takım, Burghausen, Bochum, Herta Berlin ve Werder Bremen’i eleyerek Bayern Münih’e rakip oldu. Ancak dev rakibine 3-0 yenilerek elenmesine karşın o sezon 1 milyon avroya yakın gelir elde etti.
BJK ve FB’de 2 St Pauli’li Var
St Pauli’de Almanya’nın diğer kulüplerinde olduğu gibi çok sayıda Türkiyeli futbolcu da forma giydi. FB’li Deniz Barış ve BJK’li Uğur İnceman, bu kulübün havasını soluyanların başında geliyor. Hatta Deniz, bu takım 2. Lig’de oynarken attığı golle 1. Lig’e çıkmasını sağlayan futbolcu olmuş. Hayli ve fakâr bir camia olan St Pauli de Deniz Barış eşini kaybettiğinde kendisini unutmadı ve o hafta oynadığı maça siyah pozu bantla çıkıp saygı duruşunda bulundu. Şu anda da takımın kadrosunda Serhat Yapıcı ve Deniz Naki iki Türkiye kökenli futbolcu yer alıyor.
Daum’a Destek Verdiler
St Pauli’liler, Christoph Daum’un kokain kullandığı ortaya çıkınca yaşadığı zor günlerde kendisinin yanında olmuştu. O dönem özellikle Bayern Münih Menajeri Uli Höness, Daum’u sert biçimde eleştirirken, St Pauli’li taraftarlardan bazıları, ironi olarak “Ben de Daum’la beraber kokain içtim. Malı da Höness’ten aldık” şeklinde bir imza kampanyası başlatmıştı.
İşte Fc St. Pauli’yi rakiplerinden farklı kılan da, onun anti-faşist yapısı ve olaylara farklı bakışı.
seviyoruz ve can-ı gönülden destekliyoruz kendilerini!
forza St Pauli,Forza antiFA!!
kaynak:hamburghaber.com